3 Haziran 2015 Çarşamba

Balın Tarihçesi

Bal, kusursuz görünümü, doğanın izlerini taşıyan lezzeti ve besleyici içeriği ile insanlık tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.
Bu sayfada, Balparmak tarafından sizler için hazırlanan balın tarihçesine kısaca göz atabilirsiniz.
Günümüzden on bin yıl öncesine dayanan Cilalı Taş döneminden bu yana bal, insan yaşamının ve ekonomisinin bir parçasıdır. İspanya Valencia’da bir mağarada bulunan İsa’dan önce 6 bin yılına ait bir duvar resminde, bal yapan arılar ve o balı toplayan tarih-öncesi bir insanın resmedilmiş olması balın tarihçesinin ne kadar eskilere dayandığının kanıtıdır. Belli ki dönemin insanları, belki de yaşamlarını büyük bir tehlikeye atarak, ağaçlara tırmanıp arı kovanlarındaki balları bir besin olarak kullanmışlardır.
Balın; insanların ilk besin kaynaklarından biri olduğu söylenebilir. Sadece bu kadar uzun süredir kullanılan bir besin olması bile balın hayatımıza renk katan ne kadar değerli ve zengin bir doğal ürün olduğunun bir kanıtı. Bozulmayan yapısı nedeniyle çok değerli bir besin olarak yüzyıllar boyu insanlık için fayda kaynağı olan bal mucizesi, farklı dinler tarafından da önemsenmiş ve kutsal kabul edilmiştir.
İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed’in balın bin derde deva olduğunu ve sofradan bal yemeden kalkılmaması gerektiği ile ilgili hadisleri bulunmakla birlikte, Tevrat’ta da balın adı tam 54 kez geçmekte, Kral Süleyman’ın “Bal yiyin, çünkü iyidir” sözü de kitapta kendine yer bulmaktadır. İncil’de ise Hz.İsa’nın çarmıha gerilip öldürülmesinin ardından yeniden dirildikten sonra ona verilen yiyeceklerin arasında bal da olduğu yazar.
Bal, insanlar tarafından ne kadar önemsendiyse, din tarafından da öyle kutsal görülmüştür.

 Aşağıda tarih boyunca farklı medeniyetlerin bala verdiği önem ve kültürlerindeki yeri hakkında kısa bilgiler bulabilirsiniz.

Antik Hindistan'da Bal 
Batı kültürlerine en çok etki eden çeşitli dini ve felsefi görüşlerin kaynağı olan Hindu dinlerinde bal kutsal görülmüş ve kutsal kitaplarda ismi zikredilmiştir. Bilinen ilk kutsal kitaplardan biri olan Rig-Veda’daki ilahilerden biri de bal ile ilgilidir.
Bu ilahi, balın Hint kültüründe ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu bize gösterir.
Bütün rüzgarlar bal damlatsın Bütün nehir ve akıntılar balı yeniden yaratsın Bütün ilaçlarımız bala dönüşsün Şafak vakti ve gece bal ile dolsun Karanlığın parçaları bala bulansın Şifa kaynağımız, şu yukarıdaki gökyüzü, balla dolsun. Ağaçlarımız baldan olsun Güneş baldan olsun İneklerimizden bal sağılsın.

Antik Çin ve Bal

Hindistan gibi diğer bir büyük Uzakdoğu medeniyeti olan ve bugün olduğu gibi geçmişte de kalabalık bir nüfusa sahip olan Çin kültürü de balı işlemiştir. İsa’dan önce altıncı yüzyılda yazılmış ve Çin teolojisinde önemli yeri olan Shi Jing’in İlahiler Kitabı’nda baldan bahsedilmektedir. Bununla birlikte antik Çin tıbbına göre bal, beş temel elementten biri olan toprağın temel parçalarından biridir ve insan vücudunun karın ve dalak bölgesine etki etmektedir.

Antik Mısır ve Bal 

Matematik, tıp, mimari ve astronomi gibi konularda oldukça yüksek bir birikime sahip olan Mısır medeniyetinde de bal önemli bir besindi. Birçok duvar yazısında bal resmedilmişti ve döneme ait çeşitli kalıntılarda bal tarif edilmiş, anlatılmıştı. İsa’dan önce 1550 yılında yazılmış Eber’e ait bir papirüste bal içeren tam 147 adet reçete tarifi bulunmaktadır. Diğer medeniyetlerde olduğu gibi Mısır medeniyetinde de bal; tatlandırıcı özelliğinin yanı sıra ve kimi zaman daha fazla tıbbi amaçlarla kullanılagelmiştir. Antik Yunan ve Bal
Bal besinini üreten arı; antik Yunan mitolojisine göre tanrı Artemis’in sembolüydü. Arının Artemis’i sembolize eden çizimi o dönem kullanılan madeni paraların üzerine de basılıyordu. Antik Yunan filozoflarından Aristoteles balın yapısını kitaplarında açıklamıştı. Bununla birlikte bugün doktorların adıyla yemin ettiği Hipokrat da yazdığı kitapta balın ülseri temizleyeceğini ve yaraların üzerine bal sürülmesinin faydalı olacağını anlatmıştı. Yaşamı boyunca birçok ülkeyi fetheden Büyük İskender ise ölümünden sonra bal ile dolu bir tabutun içinde mumyalanmıştı.

Antik Roma ve Bal 

Antik Roma döneminde yaşayan birçok yazar balı ve balın nasıl yapıldığını yazdıkları eserlerde anlatmıştı. Bal, Roma ekonomisinin de önemli bir parçasıydı. Öyle ki bal, para değişimlerinde altının yerine geçebiliyordu. Yani bal, altın kadar değerliydi! Epicus isimli bir "Romalı gurme", yarısından çoğu ballı yemek tarifleri içeren bir yemek tarifi kitabı serisi yazmıştı.

Osmanlı'da Bal 

Lebinden dillere derman erer kim Asel müminlerin oldu şifası*
Osmanlı toplumsal hayatı ve edebiyatında bal önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle Mevlevi kültüründe bal hemen her yerde kullanılmakta; bal hem tek başına, hem tatlandırıcı, hem ilaç hem macun olarak tüketilmektedir. Sünnet olan çocuklar çok ağlarlarsa ağızlarına bir parmak bal sürülerek susturulurlardı. “Ağzına bir parmak bal çalmak” deyimi buradan gelmektedir. Pek çok divan edebiyatı ve halk şairi bal kelimesini kelimeler sofrasında baş köşeye koymuş, atasözlerinde “lezzetli nesne” olarak bala yer vermiştir.
Osmanlı sarayında bal, önemli bir tüketim malzemesiydi. Hem tek başına, hem bir tatlandırıcı olarak kullanılıyordu. Osmanlı’da şekerin erken dönemden beri kullanılmasına rağmen bal ona karşı yerini korumuştu. Sarayda 15. ve 17. yüzyıllar arasındaki döneme ait kayıtlar çeşitli yıllarda 14 ila 65 ton arasında bal tüketildiğini kanıtlıyor. Fatih Sultan Mehmet döneminde Fatih Külliyesi misafirhanesine gelen misafirlere her saat 150 dirhem bal hediye edilirdi. Tüm bu rakamlar balın; Osmanlı sarayında ve toplum içerisinde hem bir tatlandırıcı olarak helvanın, macunun ve içeceklerin içerisinde hem de sade olarak tüketilen önemli bir besin olduğunu kanıtlıyor.
(*Dudaklarından gönüllere derman ulaşır, Balın müminlere şifa olması gibi.) 
internetten alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder